30 Kasım 2010 Salı

biri bana dedi ki...

"bi fark olur,
Yeniden yaşadığını hissedersin.
Ayrılır gülüşler diğerlerinden.
Sen O olur, O da sen.
Kendini sorgulamayı bırakır,O'nu sorarsın.
Bi fark olur
Zaman durur.
O'na gülümsemek farz,bakmak ibadet olur."

1 Kasım 2010 Pazartesi

3 gün üst üste...

Yine 3 gün üst üste yoğun geçen günler…Bu seferki tatlı bir koşturma ama. Önce sami,ben ve celal dergi için metin hazırlamaya gidiyoruz. Her bir araya gelişimizde olduğu gibi satlerce sohbet ediyoruz,yemek yiyoruz ve başlıyoruz. Ama olmuyor. yazımız gülmelerimizle kesiliyor sürekli.sonunda bitiriyoruz ve muhabbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tabi bu eğlencede Veysel faktörünü yok sayamam. Adam bildiğin hasta,ama o haliyle ne dese koparıyor bizi.


Bu iş bitiyor,ben yurduma celal de arkadaşlarının yanına gidecek. Arkadaşları gelmiş Eskişehirden,”sen de gel” diyor.Emre ve Nur’u Celal’den biliyorum zaten,tamam diyorum ben de.Celal’in anlattığı kadar samimiler,ikisiyle de çok iyi anlaşıyoruz ve eğleniyoruz.onlar giderken tekrar görüşmek üzere sözleşiyoruz.

Gökçelere geçiyorum ertesi gün..Kurstan sonra celalle gidiyoruz yine,tuğçe de orda,seviniyorum onu gördüğüme.birtuğ yemek konusunda gayet iyi,aç karnımızı doyuruyor=)o gece de gülmelerimiz kahkahalarımız eksik olmuyor tabi,en çok aklımda kalansa Celal ve zılgıtı.o gittikten sonra film izleyelim diyoruz ama öyle sıkıcı ki “eat,pray,love” yarısında bırakıyoruz.

Tabi bünyeler dayanamıyor,ertesi gün,gece izlemeye korktuğumuz”musallat”ı izleyip çıkıyoruz.(iyi ki gece izlememişiz,gündüz etkilemiyor pek)Kurs her zamanki gibi geçiyor,yemek yemeye gidiyoruz çıkışta.Gökçe,Celal,Sed ve ben her zaman oturduğumuz yerde,her zamanki muhabbetlerimizi yaparken ben bir anda ağlamaya başlıyorum.canlarım şaşkın,kesinlikle ben de şaşkınım.bir yandan hüngür hüngür ağlıyorum,bir yandan da neye ağladığımı düşünüyorum.”yoksa şu mu bozdu moralini?”diyor Seda yada Gökçe,nedenini hala anlayamadığım bir şekilde bağırıyorum canlarıma.

Ancak otobüste kendime geliyorum,biraz daha ağlıyorum…sonra düşünüyorum,ya bu saçma sapan davranışlarım yüzünden kaybedersem onlardan birini… Ama biliyorum,kızmaz onlar bana,anlarlar… yine de benzer bir şey daha yapmamaya söz veriyorum kendi kendime.

Derken gökçe yanlış yerde iniyor ve bunu indikten sonra fark ediyor.bir telefon konuşması yapıyoruz,yapamıyoruz demek daha doğru,çünkü konuşma kahkahalarla kesiliyor yine,bu güzel insanlar keyfimi yerine getiriyor…

Son 2 günümü çözebilmiş değilim ben de.Bazen duyduğum bir parfüm kokusu,bazen yoldan geçerken duyduğum birkaç söz,bazen özlemek,bazen ne istediğimi,ne hissettiğimi,neden düşündüğümü bilememek,olmayacağını bildiğim ve aslında olmasını çok da istemediğim hayaller kurmak,böyle arada kalmak bozuyor moralimi.Kendime kızmaya devam ediyorum ben de…

Eski günlerime dönmek istiyorum bir an önce…